Ana içeriğe atla

I. Dünya Savaşında Mevlevi Alayı

I. Dünya Savaşında Mevlevi Alayı

Tarihte çok az bilinen bu alay oldukça sıradışı olmakla birlikte Mevlevi'lerden oluşmuştur. Kendisi de Mevlevi olan Sultan Reşad I. Dünya Savaşında Mevlevilerin hem manevi desteğini önemsemiş hem de bizzat savaşa katılmalarının oldukça faydalı olduğunu düşünüp Mevlevi'leri savaşa davet etmiştir. Filistin Cephesine gönderilmek üzere "Mücahidin-i Mevleviye Alayı"nın kurulmasını, Kafkas Cephesine gönderilmek üzere de "Mücahidin-i Bektaşiyye Alayı"nın kurulmasını arzu etmiştir. Bunun üzerine İstanbul'daki Mevlevileri kılıçla donatmış ve kurulacak alaya tüm Mevlevileri beklediğini belirtmiştir.
"Cihad-ı Mukaddes" göreviyle çağırılan Mevlevilerin lideri olarak Konya Mevlana Dergahı Şeyhi Veled Çelebi seçildi. Veled Çelebi'den gönüllü Mevlevi alayı oluşturması istendi ve Mücahid-i Mevleviye komutanlığına atandı. Veled Çelebi 3 yıl boyunca albay olarak bu alaya komuta etti ve Şam'da yaşadı.
İttihat ve Terraki'nin önemli isimlerinden Cemil Paşa'nın oldukça benimsediği mevlevi alayı tüm ülkede yayılmaya başladı. Ülke çapındaki Mevlevi dergaları gönüllü alaylar kurmaya başladılar. Kısa bir süre içerisinde Alay'a 47 Mevlevihane'den 1026 kişi katılmıştı.
Alaya askeri anlamda düzenlemeler yapması için Harbiye Nezareti tarafından Kolağası Hüseyin Hüsnü ve Doktor Kıdemli Yüzbaşı Behçet ve Eczacı Zühdi Bey gönderilmişti. Alayın kıyafetleri de özgündü. Başlarında Mevlevi sikkesi, sırtlarında Derviş cübbesi vardı. Harbiye nezareti önünde toplanan alay bir törenle ve dualarla Konya'ya uğurlandı. Alay Konya'ya ulaştı ve teçhiz işlemleri yapıldı. İşlemler bittikten sonra alay Konya'daki Mevlevi Dergahı önünde toplandı dergahın mescidine konulan sancak dualarla çıkarıldı. Gönüllülere silahları dağıtıldı ve alay Şam'a doğru yola çıktı.
Şam'a varan alay Cebel-i Lübnan'da karargahı olan 4. ordunun emrine verildi ve hemen hazırlıklara başlandı. Alaydakilere yürüyüş ve atış eğitimleri verildi fakat tam olarak hazır olmadıkları için savaş sahasına alınmadılar. Cepheye gitmeyen Mevleviler merkezde ve birliklerde çeşitli görevler yaptılar. Özellikle askerlere manevi destek vermeleri en önemli görevleriydi. 3 sene boyunca askerlere moral desteği vermek, maneviyatlarını yüksek tutmak için cephede kaldılar. Suriye bozgunundan sonra da orduların geri çekilmesinin ardından Mevleviler Mevlevihanelerine geri döndüler.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

MUSEVEİLİK NEDİR? MUSEVİLİK HAKKINDA KISA BİLGİ

MUSEVEİLİK NEDİR? MUSEVİLİK HAKKINDA KISA BİLGİ Allah'ın İsrailoğulları'na Musa Peygamber aracılığıyla bildirdiği din kurallarının bütünü. Tektanrıcı büyük dinlerin en eskisi Musevîliktir. Bu dine inanlara Yahudi denir. İsrailoğulları Milattan 2 bin yıl önce Filistin'e yerleşmişlerdi. Birkaç kabileye ayrıldılar. Bunlardan Yahuda kabilesi sonradan ülkenin bütününü egemenliği altına aldı. Bu kabilenin adından türeyen Yahudilik ve Yahudi sözcükleri, sonradan Musevîlik ve Musevi sözcükleriyle karşılandı.  Musevilik Musevilik  Allah'ın İsrailoğulları'na Hz. Musa aracılığıyla bildirdiği din kurallarının bütünü. Tektanrıcı büyük dinlerin en eskisi Museviliktir. Bu dine inanlara Yahudi denir.  İsrailoğulları Milattan 2 bin yıl önce Filistin'e yerleşmişlerdi. Birkaç kabileye ayrıldılar. Bunlardan Yahuda kabilesi sonradan ülkenin bütününü egemenliği altına aldı. Bu kabilenin adından türeyen Yahudilik ve Yahudi sözcükleri, sonradan Musevilik ve Muse...

KUREYŞ KABİLESİ NEDİR? KUREYŞ KABİLESİNE NE OLDU?

KUREYŞ KABİLESİ NEDİR? Hz. Muhammed’in üyesi olduğu Arap kabilesidir. Bir yoruma göre Kureyş adı “köpekbalığı” anlamındaki kıreften türemiş, çok güçlü bir kişi olduğu için Fihr bin Malik’e san olarak verilmiş ve soyu bu adla anılmıştır. Bir başka yoruma göre “birleştirmek”, “toplamak” anlamına gelen /çarktan türemiş, dağınık durumdaki kabileyi bir araya getirdiği için Fihr’in torunlarından Kusay bin Kilab’a san olarak verilmiş, daha sonra bütün Fihr soyu bu adla anılmıştır. Üçüncü bir yoruma göre ise “ticaret ve kazanç” anlamındaki tekarruş’ tan türeyen Kureyş, ticaretle uğraştıkları için kabileye ad olarak verilmiştir. Kabilenin atası Fihr bin Malik’in soyu Hz. İsmail’in torunlarından Adnan’a bağlanır. Bu soy Galib, Lüey, Kaab, Mürre, Kilab, Kusay, Abdi Menaf, Haşim, Abdulmuttalib ve Abdullah zinciriyle de Hz. Muhammed’e ulaşır. Haşim’den başlayarak Haşimiler ola­rak anılan bu koldan başka Fihr soyundan daha birçok kabile sürmüştür. Bunların en ünlüleri, Kaab’m Huseys ve Adiy...

Hazret-i Ebu Süfyan Kimdir? Maddeler Halinde

Hazret-i Ebu Süfyan (radıyallahü teâlâ anh), Peygamber efendimizin kayınpederi ve eshab-ı kiramın büyüklerindendir. Peygamber efendimizin mübarek zevcesi olan Habibe validemizin ve vahiy kâtibi Hazret-i Muaviye ’nin babasıdır.  Hazret-i Ebu Süfyan, Müslüman olmadan önce Mekke’nin ordu kumandanı idi. Mekke’nin fethinde Müslüman oldu. İslam ordusu şehre girerken, bir tepeden onları seyrediyordu. Kendi kendine (Şimdi büyük bir ordum olsa, acaba bunları yenebilir miydim?) diye düşündü. Tam o sırada Peygamber efendimiz yanına gelip, yavaşça   (Ne kadar büyük ordun olsa, yine seni yenerdim)   buyurdu. Bu mucize karşısında Hazret-i Ebu Süfyanın imanı daha da kuvvetlendi. Daha sonra Peygamber efendimiz Ashabına buyurdu ki: (Ebu Süfyan’ın evine giren öldürülmekten kurtulur.) Hazret-i Ebu Süfyan Mekke’ye gidip Kureyşi İslam’a davet etti. İslam ordusunun şehre girmek üzere olduğunu haber verdi. (Müslüman olanlar ve benim evime ve Mescid-i harama sığınanlar hariç, herkes kılı...