Ana içeriğe atla

KUREYŞ KABİLESİ NEDİR? KUREYŞ KABİLESİNE NE OLDU?

KUREYŞ KABİLESİ NEDİR?
Hz. Muhammed’in üyesi olduğu Arap kabilesidir. Bir yoruma göre Kureyş adı “köpekbalığı” anlamındaki kıreften türemiş, çok güçlü bir kişi olduğu için Fihr bin Malik’e san olarak verilmiş ve soyu bu adla anılmıştır. Bir başka yoruma göre “birleştirmek”, “toplamak” anlamına gelen /çarktan türemiş, dağınık durumdaki kabileyi bir araya getirdiği için Fihr’in torunlarından Kusay bin Kilab’a san olarak verilmiş, daha sonra bütün Fihr soyu bu adla anılmıştır. Üçüncü bir yoruma göre ise “ticaret ve kazanç” anlamındaki tekarruş’ tan türeyen Kureyş, ticaretle uğraştıkları için kabileye ad olarak verilmiştir. Kabilenin atası Fihr bin Malik’in soyu Hz. İsmail’in torunlarından Adnan’a bağlanır. Bu soy Galib, Lüey, Kaab, Mürre, Kilab, Kusay, Abdi Menaf, Haşim, Abdulmuttalib ve Abdullah zinciriyle de Hz. Muhammed’e ulaşır. Haşim’den başlayarak Haşimiler ola­rak anılan bu koldan başka Fihr soyundan daha birçok kabile sürmüştür. Bunların en ünlüleri, Kaab’m Huseys ve Adiy adlı oğullarından süren Cumah, Sehm ve Adiy; Mürre’nin Teym ve Yakaza adlı oğulların­dan süren Teym ve Mahzum; Kilab’m Zühre adlı oğlundan süren Zühre; Kusay’m Abdü’d-Dar ve Abdü’l-Uzza adlı oğulların­dan süren Abdü’d-Dar ve Esed; Abdi Menafin Abdü’ş-Şems ve Muttalib adlı oğullanndan süren Beni Ümeyye (Emeviler) ve Beni Muttalib kabileleridir. Bu kabileler, Hz. Muhammed döneminde ve ondan sonra İslam tarihinde önemli rol oynamışlardır.
KUREYŞ KABİLESİNE NE OLDU?
Kureyş kabilesi Kusay bin Kilab’a gelince­ye değin Hicaz’da dağınık biçimde yaşıyor­du. Kusay bütün Kureyş kabilelerini bir araya getirerek birleştirdi, Huzaalıları yenil­giye uğratarak Kâbe ve çevresini ele geçir­di. Kâbe çevresini Kureyş kabileleri arasın­da paylaştırarak Mekke kentini ve devletini kurdu. Kureyş kabilesi bütün Hicaz bölge­sinde büyük saygınlık kazandı. Ticaretle uğraşan Kureyş, Hz. Muhammed’in büyük dedesi Haşim zamanında Suriye, Irak, İran, Mısır ve Habeşistan’la ticari ilişkiler kura­rak Mekke’yi büyük bir ticaret merkezi durumuna getirdi. İslam geleneğinde, Fil Olayı adıyla bilinen öykünün Kureyş’e büyük nüfuz ve saygınlık kazandırdığına inanılır. Buna göre Yemen bölgesini ele geçiren Habeşistanlı (bugün Etiyopya) komutan Ebrehe, fillerin öncülük ettiği ordusuyla, Kâbe’yi yıkarak dinsel etkisini yok etmek amacıyla Mekke üzerine yürür. Mekke yakınlarında bir kuş sürüsü­nün attığı taşlar Habeş ordusunu yok eder. Hz. Muhammed’in doğduğu yıla (570) rast­layan bu olay, Tann’nın Kureyş kabilesine özel bir bağışı olarak kabul edilmiştir. Hz. Muhammed peygamberlik görevine başlamadan önce bütün Kureyşliler tam bir birlik ve dayanışma içindeydi. Mekke’nin yönetimi ile Kâbe ziyaretine ilişkin görev ler, aralarındaki anlaşma gereğince kabile­ler arasında paylaşılmıştı. Hz. Muhammed’ in peygamberlik görevine başlamasından sonra Kureyşlilerin çoğu ona şiddetle karşı çıktılar. Beni Haşim ve Beni Muttalib kabileleri, yeni inancı benimsememelerine karşın Hz. Muhammed’i korudular. Öbür Kureyş kabileleri ise Hz. Muhammed’e düşman oldular. Bu düşmanlık iyice şiddetlenince Hz. Muhammed Medine’ye göç etmek zorunda kaldı (622). Kureyş’in tutu­mu Hicret’ten sonra da değişmedi. Ama Mekke’nin Müslümanlarca fethinden (629/ 630) sonra İslamı kabul etmek zorunda kaldılar. Bu tarihten sonra Kureyşliler arasında birlik sağlandı. Hz. Muhammed’in ölümünden sonra Haşimilerle Beni Ümeyye arasında başlayan liderlik çekişmesi zaman zaman kanlı çatışma ve savaşlar biçiminde Endülüs Emevilerinin tarih sahnesinden silinmesine değin sürdü.
İslam bilginlerinin büyük çoğunluğu “İmamlar Kureyş’tendir” ve benzeri bazı hadislere dayanarak, İslam ümmetinin ön­deri olan halifenin Kureyş kabilesinden gelmesini zorunlu saymışlardır. Harici, Mu- tezili ve bazı Sünni bilginlerin muhalefetine karşın bu görüş genel kabul görmüştür. Ama Abbasilerden sonra halifelik Kureyş’ in elinden çıkmış, Osmanlılann halifeliği de benimsenmiştir. Bu fiili durumun da etkisiy­le çağdaş İslam bilginleri Kureyş soyundan gelmenin halifeliğin zorunlu koşullarından olmadığını kabul etmişlerdir.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

MUSEVEİLİK NEDİR? MUSEVİLİK HAKKINDA KISA BİLGİ

MUSEVEİLİK NEDİR? MUSEVİLİK HAKKINDA KISA BİLGİ Allah'ın İsrailoğulları'na Musa Peygamber aracılığıyla bildirdiği din kurallarının bütünü. Tektanrıcı büyük dinlerin en eskisi Musevîliktir. Bu dine inanlara Yahudi denir. İsrailoğulları Milattan 2 bin yıl önce Filistin'e yerleşmişlerdi. Birkaç kabileye ayrıldılar. Bunlardan Yahuda kabilesi sonradan ülkenin bütününü egemenliği altına aldı. Bu kabilenin adından türeyen Yahudilik ve Yahudi sözcükleri, sonradan Musevîlik ve Musevi sözcükleriyle karşılandı.  Musevilik Musevilik  Allah'ın İsrailoğulları'na Hz. Musa aracılığıyla bildirdiği din kurallarının bütünü. Tektanrıcı büyük dinlerin en eskisi Museviliktir. Bu dine inanlara Yahudi denir.  İsrailoğulları Milattan 2 bin yıl önce Filistin'e yerleşmişlerdi. Birkaç kabileye ayrıldılar. Bunlardan Yahuda kabilesi sonradan ülkenin bütününü egemenliği altına aldı. Bu kabilenin adından türeyen Yahudilik ve Yahudi sözcükleri, sonradan Musevilik ve Muse...

Hazret-i Ebu Süfyan Kimdir? Maddeler Halinde

Hazret-i Ebu Süfyan (radıyallahü teâlâ anh), Peygamber efendimizin kayınpederi ve eshab-ı kiramın büyüklerindendir. Peygamber efendimizin mübarek zevcesi olan Habibe validemizin ve vahiy kâtibi Hazret-i Muaviye ’nin babasıdır.  Hazret-i Ebu Süfyan, Müslüman olmadan önce Mekke’nin ordu kumandanı idi. Mekke’nin fethinde Müslüman oldu. İslam ordusu şehre girerken, bir tepeden onları seyrediyordu. Kendi kendine (Şimdi büyük bir ordum olsa, acaba bunları yenebilir miydim?) diye düşündü. Tam o sırada Peygamber efendimiz yanına gelip, yavaşça   (Ne kadar büyük ordun olsa, yine seni yenerdim)   buyurdu. Bu mucize karşısında Hazret-i Ebu Süfyanın imanı daha da kuvvetlendi. Daha sonra Peygamber efendimiz Ashabına buyurdu ki: (Ebu Süfyan’ın evine giren öldürülmekten kurtulur.) Hazret-i Ebu Süfyan Mekke’ye gidip Kureyşi İslam’a davet etti. İslam ordusunun şehre girmek üzere olduğunu haber verdi. (Müslüman olanlar ve benim evime ve Mescid-i harama sığınanlar hariç, herkes kılı...