Ana içeriğe atla

Abdullah bin Mesud Kimdir? Hakkında Bilinmeyenler

  • Adı Abdullah, künyesi Abdurrahman’dır. Babası Mes’ud, annesinin adı Ümm-i Abd’dir.
  • Gençliğinde koyun güderek çobanlık yapmıştır. Abdullah b. Mes’ud Hz. Peygamber(sav) ile İlk tanışması ve karşılaşmasını şöyle anlatır, Ben Ukbe b. Ebi Muayt’in koyunlarını güdüyordum. Bir gün Rasûlullah (sav) ve Hz. Ebu Bekir (ra) yanımdan geçiyorlardı. Rasûlullah(sav) bana sütümün olup olmadığını sordu. Ben de ona çoban olduğumu ve bu koyunların emânet olduklarını söyledim. Bunun üzerine Rasûlullah(sav) “Yavrulamamış ve süt vermeyen bir koyunun var mı? Bana gösterir misin?” dedi. Ben de koç yüzü görmemiş bir koyun getirdim. Rasûlullah(sav) koyunun memesini tutup sağmaya başladı. Gerçekten yavrulamamış ve sütü olmayan bu koyundan süt sağıp Ebu Bekir (ra)’e verdi. Hz. Ebu Bekir içti; sonra kabı Rasûlullah(sav) alıp o da içti. İşte İbn Mes’ud o günden sonra Hz. Peygamber(sav)’in yanından ayrılmadı.
  • İslâmı kabul edenlerin altıncısıdır. Abdullah ibn Mes’ud Kur’an’ın tamamını ezberlemiştir.
  • Müslümanların açıktan ibadet edemedikleri bir zamanda Abdullah İbn Mes’ud, Kâbe’de Kur’ân okumak istemişti, Hz. Peygamber(sav) ve Ashâbı bunun tehlikeli bir hareket olduğunu söylemişler, fakat İbn Mes’ud “Beni, onlarin şerrinden Allah korur!” diyerek kalkmış ve Kâbe’ye gitmişti. Kur’ân-ı Kerîm’den Rahman sûresini okumaya başlamıştı. Kureyş’liler kızmış, İbn Mes’ud’u kızgın kumlara yatırıp İslâm’ı terk etmeye davet ettiler. Fakat İbn Mes’ud, bu ezalara zerre kadar önem vermedi. Müşrikler de işkencelerinin bir fayda vermeyeceğini anlayarak onu bıraktılar . İbn Mes’ud, İlk fırsatta aynı hareketi tekrarlamıştır. Bu hareketlerinin sonucu olarak kendisine müşrikleri düşman etti ve Mekke’yi terk etmek zorunda kaldı, önce Habeşistan’a daha sonra Medine’ye hicret etti .
  • İbn Mes’ud, bütün büyük savaşlara katılmış ve hepsinde de önemli fedakârlıklar göstermiştir.
  • İbn Mes’ud (r.a.) Uhud, Hendek, Hudeybiye, Hayber gazveleriyle Mekke’nin fethinde Rasûlullah(sav) ile birlikte bulundu Abdullah İbn Mes’ud, her gazada, Allah yolunda Şehîd olmak gayreti ile savaşan sahabelerdendi. Hz. Peygamber(sav)’in vefatından sonra kısa bir müddet, inzivaya çekildi Fakat Hz Ömer devrinde heyecanı yeniden uyandı Hz. Ömer, İbn Mes’ud’u, Kûfe kadılığına tayin etti Beytülmal’in muhafazasını İbn Mes’uda verilmişti ‘beytü’l-mâl‘ önemliydi . Çünkü burası, binlerce Mücahidin tahsisatını karşılıyordu. Horasan, Türkistan ve bunlara benzer diger yerlerde, cihada katılan müslümanlar en uzak cephelerde çarpışan ordular, buradan teçhiz ediliyordu.
  • Abdullah İbn Mes’ud, aynı zamanda son derece zâhid ve müttakî idi. Dünyevî hiçbir zevk onu çekememişti.
  • İbn Mes’ud, İslâm’a girdiği günlerden beri ilimle uğraşmakla kendini göstermişti İbn Mes’ud, Rasûlullah(sav)’in en özel, en mahrem dostlarından ve adamlarındandı birçok özel hizmetlerini yapardı. Ayrıca o, Rasûlullah(sav)’in sırdaşlarındandı ve meclisine izinsiz girer, onunla konuşur, emirlerini dinler ve bütün arzularını yerine getirirdi Kur’an’ı en iyi bilen, en mükemmel ezberleyen zatlardandı. Rasûlullah onun hakkında şöyle buyurmuştu: “Kur’an’i dört kişiden öğreniniz: Ibn Mes’ud’dan, Muaz b. Cebel, Übey b. Kaab ve Ebu Huzeyfe’nin mevlâ’si Sâlim’den.
  • Kendisi bu hususta şöyle buyurur;“Allah’a yemin ederim ki, Allah’ın Kitabı’ndan hiçbir sure yoktur ki, onun nerede indiğini en iyi bilen ben olmayayım! Hiçbir ayet yoktur ki, niçin indiğini en iyi bilen ben olmayayım… Develerin ulaşabileceği yerde Allah’ın Kitabı’nı ben¬den daha iyi bilen birinin olduğunu bilsem, mutlaka deveye binip ona giderdim.
  • İbn Mes’ud kendi rey’i ile Kur’ân’ı tefsir etme hususunda son derece ihtiyatla hareket ederdi. Kendisi bunu izah ederek der ki: “Mescitteydim. Orada Kur’ân’ı kendi rey’iyle tefsir eden bir adamı gördüm ve hemen oradan ayrıldım.”
  • İbn Mes’ud’un kıraati son derece güzeldi. Rasûlullah, Kur’an’ı ona talim ettikten sonra, sesinden dinlemek İsterdi İbn Mes’ud, Rasûlullah’a yakınlığı dolayısıyla son derece geniş bilgiye sahipti. “Onun, o devre ait bilmediği yoktu” dersek mübalâğa etmiş olmayız. Bununla beraber o, asr-i saadet’e ait rivayetlerde son derece ihtiyatlı davranırdı. Amr b. Meymun söyle der: “Abdullah ile tam bir yıl kaldım. Bu müddet içinde onun ‘Rasûlullah buyurdu’ dediğini duymadım. Şayet böyle bir söze başlarsa bütün vücudu ürperir ve alnından terler akardı
  • O, talebelerine derdi ki: “Rasûlullah’dan bir söz naklettiniz mi, o sözün nübüvvet ve risâlet şanına en lâyık,ümmetinin hidayetine en faydalı ve takvaya en uygun olanını gözetiniz.”
  • O, çok rivayetiyle tanınan Muksirun sahabelerden biridir onun rivayetleri çoğunlukla Rasûlullah’dan öğrendiği farzları açıklayan ve dini emirlerin kolayca anlaşılmasına yardımcı olan talimatlardır ondan rivâyet edilen hadislerin toplamı sekizyüzkirksekizdir.
  • İbn Mes’ud, fıkıh İlminin kurucularından olan fakih sahabelerden biridir. O, özellikle Hanefi fıkhının temel taşıdır. İbn Mes’ud, halka, fıkıh meselelerini ve içtihatlarını öğretir, bütün mürâacatlarını cevaplar ve problemlerini hallederdi. Abdullah İbn Mes’ud, kıyas ile muasırlarının birçok problemlerini çözmüş, bu kaidenin yerleşmesinde son derece büyük hizmetlerde bulunmuş ve böylece usul-u fıkıh İlminin ortaya çıkmasına büyük katkıda bulunmuştur.
  • İbn Mes’ud, sünnet-i seniyye’ye uygun bir ahlâk sahibiydi. O, ahlâk ve yasayış tarzını bizzat Rasûlullah’dan öğrenmişti Rasûlullah(sav) ona, kayıtsız şartsız bir müsaade vermişti. İbn Mes’ud’a: “Her zaman yanıma girebilirsin, ancak benim mani olacağım zamanlar hariç” derdi. Hz. İbn Mes’ud, son derece misafirperverdi. Küfe’de ikamet ettiği sırada evi hiç misafirsiz kalmazdı.
  • İbn Mes’ud, Ramazan’dan başka çoğu günlerdede oruç tutar, Aşûre günlerini de oruçlu geçirirdi. İbn Mes’ud, son derece külfetsiz bir hayat sürer, gayet basit yemeklerle beslenirdi. Bir gün, bir dakika da olsa adalet ve insaftan ayrılmamıştır.
  • Küfe’deki görevi sona erdirildikten sonra Medine’ye dönen İbn Mes’ud, Medine’de bir süre kaldıktan sonra hastalandı. Bir gece rüyasında Rasûlullah(sav)’i gördü. Hz. Peygamber onu davet ediyordu, altmış yaşını geçmiş olarak 652 yılında vefat etti. Cenaze namazı Hz. Osman veya Hz. Ammar (ra) tarafından kıldırıldı ve naşı Baki kabristanına defnedildi. Hz. Osman b. Mazun ise onu kabrine indirdi.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

MUSEVEİLİK NEDİR? MUSEVİLİK HAKKINDA KISA BİLGİ

MUSEVEİLİK NEDİR? MUSEVİLİK HAKKINDA KISA BİLGİ Allah'ın İsrailoğulları'na Musa Peygamber aracılığıyla bildirdiği din kurallarının bütünü. Tektanrıcı büyük dinlerin en eskisi Musevîliktir. Bu dine inanlara Yahudi denir. İsrailoğulları Milattan 2 bin yıl önce Filistin'e yerleşmişlerdi. Birkaç kabileye ayrıldılar. Bunlardan Yahuda kabilesi sonradan ülkenin bütününü egemenliği altına aldı. Bu kabilenin adından türeyen Yahudilik ve Yahudi sözcükleri, sonradan Musevîlik ve Musevi sözcükleriyle karşılandı.  Musevilik Musevilik  Allah'ın İsrailoğulları'na Hz. Musa aracılığıyla bildirdiği din kurallarının bütünü. Tektanrıcı büyük dinlerin en eskisi Museviliktir. Bu dine inanlara Yahudi denir.  İsrailoğulları Milattan 2 bin yıl önce Filistin'e yerleşmişlerdi. Birkaç kabileye ayrıldılar. Bunlardan Yahuda kabilesi sonradan ülkenin bütününü egemenliği altına aldı. Bu kabilenin adından türeyen Yahudilik ve Yahudi sözcükleri, sonradan Musevilik ve Musevi sözcükleriyl

HZ MUHAMMED KİMDİR? HAKKINDA DETAYLI BİLGİLER

HZ MUHAMMED'İN  (S.A.V.)  HAKKINDA Hz. Muhammed (s.a.v.)  Fil Vak‘ası ’ndan 50 veya 55 gün sonra 20 Nisan 571 Pazartesi günü (et-Taķvîmü’l-Arabî, s. 33-44) Adnânîler’in ana yurdu kabul edilen Mekke’de dünyaya geldi. Doğumundan iki ay evvel babası, altı yaşındayken de annesi vefât etti. PEYGAMBER EFENDİMİZ’İN ÇOCUKLUĞU Annesi vefat ettikten sonra Hz. Muhammed’i (s.a.v.) dedesi Abdülmuttalib himaye etti. Abdülmuttalib, Hz. Muhammed’e (s.a.v.) gereken ihtimamı gösterdi. Yanından hiç ayırmadı, ona baba şefkati ve sevgisinin eksikliğini hissettirmedi. Abdülmuttalib ölümünden önce, sekiz yaşında olan Hz. Muhammed’in (s.a.v.) bakımını oğlu Ebû Tâlib’e vasiyet etti. Ebû Tâlib, Hz. Muhammed’i (s.a.v.) çocuklarından daha fazla sevdi, onun uğurlu olduğuna inandı ve iyi yetişmesi için gayret sarfetti.  Hz. Peygamber’in ikinci annem dediği hanımı Fâtıma bint Esed (r.anha)  de ona kendi çocuklarından daha çok alâka gösterdi. Ebû Tâlib nübüvvetten sonra da yeğeninin yanında yer aldı v

KUREYŞ KABİLESİ NEDİR? KUREYŞ KABİLESİNE NE OLDU?

KUREYŞ KABİLESİ NEDİR? Hz. Muhammed’in üyesi olduğu Arap kabilesidir. Bir yoruma göre Kureyş adı “köpekbalığı” anlamındaki kıreften türemiş, çok güçlü bir kişi olduğu için Fihr bin Malik’e san olarak verilmiş ve soyu bu adla anılmıştır. Bir başka yoruma göre “birleştirmek”, “toplamak” anlamına gelen /çarktan türemiş, dağınık durumdaki kabileyi bir araya getirdiği için Fihr’in torunlarından Kusay bin Kilab’a san olarak verilmiş, daha sonra bütün Fihr soyu bu adla anılmıştır. Üçüncü bir yoruma göre ise “ticaret ve kazanç” anlamındaki tekarruş’ tan türeyen Kureyş, ticaretle uğraştıkları için kabileye ad olarak verilmiştir. Kabilenin atası Fihr bin Malik’in soyu Hz. İsmail’in torunlarından Adnan’a bağlanır. Bu soy Galib, Lüey, Kaab, Mürre, Kilab, Kusay, Abdi Menaf, Haşim, Abdulmuttalib ve Abdullah zinciriyle de Hz. Muhammed’e ulaşır. Haşim’den başlayarak Haşimiler ola­rak anılan bu koldan başka Fihr soyundan daha birçok kabile sürmüştür. Bunların en ünlüleri, Kaab’m Huseys ve Adiy adl