Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Aralık, 2019 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Türk ve Bizans Mimarisine Dair Bir Mukayese

Türk ve Bizans Mimarisine Dair Bir Mukayese Hepimiz biliyor ve okuyoruz ki, Türk mimarisi hakkında kitap ve makale yazan bazı ecnebi muharrirler, mimarimize ve san’at tarihimize dair epeyce yanlış yazılar yazmışlardır. Zaman geçtikçe, mağşuş bilgiler arasına karışan bu mevzuu incelemenin ve bilhassa Bizans mimarisiyle Türk mimarisini mukayese etmenin faydasız bir meşgale olmıyacağı kanaatindeyim. Türkler sade münferit mimaride değil, toplu mimari demek olan şehircilikte de büyük bir liyakat ve yaradıcı bir kudret göstermişlerdir. Eğer İstanbul’u, evvelce hiç medeniyet görmemiş olan hali bir ovada kurmuş olsalardı bile, tek başına orijinal bir eser yaratmış olduklarına delalet ederdi. Kaldı ki bu şehri orta çağda, mimarisinin debdebesi ve san’atının cazibesiyle gerek Avrupalıların, gerek Asyalıların gözlerini kamaştırmış olan eski Bizans Konstantinyesi’nin yerinde, ona her cihetle zıt ve başka türlü bir estetikte kurmuş olmaları hiç bir te’sirin altında kalmıyan çok orijinal

I. Dünya Savaşında Mevlevi Alayı

I. Dünya Savaşında Mevlevi Alayı Tarihte çok az bilinen bu alay oldukça sıradışı olmakla birlikte Mevlevi'lerden oluşmuştur. Kendisi de Mevlevi olan Sultan Reşad I. Dünya Savaşında Mevlevilerin hem manevi desteğini önemsemiş hem de bizzat savaşa katılmalarının oldukça faydalı olduğunu düşünüp Mevlevi'leri savaşa davet etmiştir.  Filistin  Cephesine gönderilmek üzere "Mücahidin-i Mevleviye Alayı"nın kurulmasını, Kafkas Cephesine gönderilmek üzere de "Mücahidin-i Bektaşiyye Alayı"nın kurulmasını arzu etmiştir. Bunun üzerine İstanbul'daki Mevlevileri kılıçla donatmış ve kurulacak alaya tüm Mevlevileri beklediğini belirtmiştir. "Cihad-ı Mukaddes" göreviyle çağırılan Mevlevilerin lideri olarak Konya Mevlana Dergahı Şeyhi Veled Çelebi seçildi. Veled Çelebi'den gönüllü Mevlevi alayı oluşturması istendi ve Mücahid-i Mevleviye komutanlığına atandı. Veled Çelebi 3 yıl boyunca albay olarak bu alaya komuta etti ve Şam'da yaşadı. İttihat ve

İstiklal Harbi

İSTİKLÂL HARBİ’NİN ANA HATLARI Osmanlı İmparatorluğunca kaydedilmiş olan Birinci Dünya Harbi, İtilâf devletleri ile Osmanlı İmparatorluğu arasında imza edilen MONDROS Mütarekesinin 30 Ekim 1918 tarihinde yürürlüğe girmesi ile sona erdi. Mütarekenin imzalanmasından sonra İtilaf devletleri, mütareke hükümlerine uymaya gerek görmeden çeşitli bahanelerle yurdun çeşitli bölgelerini işgale başladılar. Bu işgaller sırasında; 9-12 Kasım 1918 tarihleri arasında 73 parça harp gemisinden ibaret İngiliz, Fransız, İtalyan ve Yunan harp gemileri ÇANAKKALE boğazından geçerek 13 Kasım 1918 günü İSTANBUL limanına demirledi. Fransızlar 7 Aralık 1918’de ADANA ve MERSİN’i; İngilizler 17 Aralık 1918’de GAZİANTEP’i, 22 Ocak 1919’da KAHRAMANMARAŞ’ı, 24 Mart 1919’da URFA’yı; İtalyanlar 14 Mayıs 1919’da ANTALYA, FETHİYE, BODRUM ve KONYA’yı işgal etti; İngiliz askerleri SAMSUN ve MERZİFON’u kontrolları altına aldı, doğuda İngilizlerin teşvik ve yardımını gören Ermeniler başkaldırdı. GAZİANTEP,

Lawrence, Haşimi Araplarını Osmanlı İmparatorluğu’na Karşı Ayaklanmaları İçin Nasıl Aldattı (İngiliz Gizli Belgelerine Göre)

Lawrence, Haşimi Araplarını Osmanlı İmparatorluğu’na Karşı Ayaklanmaları İçin Nasıl Aldattı (İngiliz Gizli Belgelerine Göre) Yetmiş yıl önce, 1916 Haziranında, Haşimi Araplarının önderi Mekke Emiri Şerif Hüseyin İbn-i Ali, kendisine, “Arapların bağımsızlığını sağlayacağını iddia eden İngilizlerin kesin olmayan sözlerine kapılarak, bağlı bulunduğu Osmanlı Sultan-Halifesine karşı ayaklanıyor ve Halifeliğin Hıristiyan devletlerce bölünmesine araç oluyordu. İngiliz yazan Robert Lacey’in deyimine göre, “onun (Hüseyin) akımı, bir Arap ayaklanmasından çok bir İngiliz-Haşimi komplosu” idi1 ve bir milyon Sterline yaklaşan İngiliz altınlarıyla finanse edilmiştir2. Bununla birlikte, Cidde’deki İngiliz Konsolosu Reader Bullard’ca “ kurnaz, yalancı, safdil, kuşkucu, inatçı, kendini beğenmiş, kibirli, bilgisiz, arsız ve gaddar bir Arap şeyhi ” 3 olarak gösterilen Şerif Hüseyin’in, kimi Müslüman bilginlerince İslam’a karşı “ ihanet ” olarak nitelenen davranıştan ona bir çıkar sağlamadığ